CHP’li siyasetçi Sefa Aşar, kamuoyunda Samsun’daki siyasi çalışmalarıyla tanınsa da, gündeme ve CHP’nin genel seyrine dair değerlendirmeleriyle de dikkat çekiyor. Ortadoğu’daki krizlerden parti içi tartışmalara, CHP’li belediyelere yönelik operasyonlardan Samsun’daki yerel dinamiklere kadar pek çok başlıkta sorularımızı yanıtlayan Aşar’ın değerlendirmeleri, rasyonel siyaset anlayışının önemini ortaya koyuyor.
Ortadoğu’daki sıcak gündemle başlayalım. İran ve İsrail arasında yaşanan süreç nereye varır? Öngörüleriniz nelerdir?
“İran ve İsrail arasındaki askeri sürecin nereye evrileceği ve sonuçlarının ne olacağının bugünden kestirilmesi güç. Ancak bu gelişmeleri yalnızca askeri boyutuyla değil, siyasi sonuçları açısından da değerlendirmeliyiz. Ortadoğu’daki rejimler dışarıdan bakıldığında güçlü görünse de, Arap Baharı döneminde gördüğümüz üzere bu rejimler bir anda çözülebiliyor. Bu da sonrasında bölgede ciddi siyasal problemler doğuruyor.
Ne yazık ki AK Parti iktidarı dış politikayı iç politika malzemesi haline getirdi. Mısır örneğinde, Mursi’ye verilen aşırı destek sonrası Sisi’nin darbe ile başa geçmesini tanımamamız, Mısır’la diplomatik ilişkilerimizin kopmasına neden oldu. Bu durum hem siyasal hem ekonomik olarak bizi zarara uğrattı.
Benzer bir durum Suriye’de de yaşandı. Esad’la ilişkiler çok iyiyken, bir anda batının müdahalesiyle devrileceği varsayımıyla pozisyon alındı ve ilişkiler koparıldı. Ancak Esad, diğer liderler gibi hemen devrilmedi. Rusya’nın desteğiyle ayakta kaldı. Bu yanlış analiz ve pozisyon alma nedeniyle Suriye’deki iç savaş derinleşti. Milyonlarca mültecinin Türkiye’ye gelişi ise bunun doğrudan sonucu oldu. Şimdi aynı risk İran-İsrail hattında da geçerli. Bu süreci iç siyasette malzeme haline getirmeye kalkarlarsa yine bedel öderiz. Rasyonel, temkinli, dengeli ve soğukkanlı bir diplomasi şart.
İran-İsrail sürecine dair doğru bilgi ve analizlere ulaşmak isteyenlere; geçmişte Tel Aviv (İsrail), Washington (ABD) büyükelçiliği gibi önemli görevlerde bulunmuş CHP Dışişlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı E. Büyükelçi Sayın Namık Tan’ın sosyal medya hesaplarında yaptığı paylaşımları ve köşe yazılarını takip etmelerini öneririm. Geçtiğimiz haftalarda kendisini ziyaret etme fırsatı buldum. Bir saatin üzerinde süren bu görüşmede hem yurtdışı hem de yurtiçi konuları değerlendirdik. Sayın Tan, büyük bir birikime sahip. Partimiz için çok değerli birisi. Tespitleri oldukça kıymetliydi. Kendisiyle ayrıca Samsun’a dair konuları da görüştük.”
CHP’li belediyelere yönelik operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
“CHP’ye dönük sistematik bir kuşatma var. Operasyonların şekli, zamanlaması ve sunuluş biçimi bu sürecin hukuk zemininde değil siyasi zeminde yürütüldüğü algısını oluşturuyor. İktidara yakın medya organlarında, masumiyet karinesi ve hukukun üstünlüğü hiçe sayılarak yargının görevini yapması beklenmeden, ekranlarda yargı dağıtılıyor. Sürecin iktidar kanadında köpürtülmesi, AK Partili isimlerin ve bizzat Cumhurbaşkanının da bu konuyla ilgili yaptığı abartılı açıklamalar, toplumda sürece dair büyük bir şüphe doğurdu. Bu nedenle vatandaşların çoğunluğu bu yargılamaların siyasi bir operasyon olduğunu düşünüyor. Netice itibariyle bu operasyonlar, kamuoyunda CHP’ye zarar vermek yerine tam tersine CHP’nin halk nezdindeki desteğini artırdı. Bu nedenle, iktidarın asıl amacı CHP’ye zarar vermekse, bu yolla sonuç alamayacaklarını anlamaları gerekiyor.
Ayrıca adalet duygusu toplumun devletle olan bağının temelidir. Vatandaş adalete güvenmezse, kendisini bu ülkeye ait hissetmesi de zorlaşır. Özellikle kamu görevlilerinin bu konuda daha dikkatli ve özenli davranması şarttır. Hele ki hem içeride hem dışarıda bu kadar büyük sorunların yaşandığı bir dönemde…”
30 Haziran’daki kurultay davası ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Bu sürecin ne gibi sonuçları olabilir?
“Cumhuriyet Halk Partisi dış müdahalelerle yön verilebilecek bir parti değildir. Biz, iç dinamiklerle hareket eden bir yapıyız. Lider sultasına dayalı değil, taban iradesiyle yol alan bir partiyiz. Bu sebeple dışarıdan yapılacak müdahalelerle CHP dizayn edilemez. O nedenle panik yapacak, endişe edecek bir durum yoktur. Sonuç ne olursa olsun, su akar yolunu bulur.
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bir husus var. CHP üç kanattan oluşur: Sosyal demokratlar, ulusalcılar ve Alevi-Bektaşi geleneğinden gelen yol arkadaşlarımız. Bu kanatların aralarında düşünsel farklılıklar olabilir ancak hepsi ortak noktası Atatürk ilkeleri ve cumhuriyet değerleridir. Bu süreçte bu kanatlar arasındaki fay hatlarını tetikleyecek söylem ve eylemlerden kaçınılması, partinin birliği ve bütünlüğü açısından çok önem arz ediyor.”
CHP, Samsun’da neden bir türlü başarı elde edemiyor?
“Samsun halkı geçmişten bugüne seçimlerde merkez sağ ağırlıklı tercihte bulunmuştur fakat Samsun hiçbir dönem aşırı sağa meyletmemiştir. Bu seçmen kitlesi, merkez siyasete açıktır. Ekonomik kriz ve iktidarın metal yorgunluğu, merkez seçmeni yeni alternatifler arayışına yönlendiriyor. Şu anda merkeze en yakın parti CHP olduğu için Anadolu’da yapılan mitinglerde daha önce görülmemiş kalabalıklar görülüyor. Samsun’da da CHP’nin bu süreci doğru okuması ve gerçekçi, üretken, halkla temas halinde olan kadrolarla sahada yumuşak gücünü artırması gerekiyor.
Fakat Samsun CHP’de fikirlerin değil kişilerin çatıştığı bir ortam var. Bu atmosfer sağlıklı ve rasyonel siyaset üretimini engelliyor. Parti örgütünün son yaptığı danışma kurulu üzerinden bir örnek vereyim. Parti Programı Yenileme Çalışmaları kapsamında yapılan ve yaklaşık altı saat süren danışma kurulunda parti programıyla ilgili somut konulara belki sadece bir saat değinildi. Kalan vakitte genelde kişiler birbirini eleştirdi. Bu yüzde 20 verimle yapılan bir toplantı demek olur. Böyle olunca Samsun’da partide fikir üretmek, strateji geliştirmek mümkün olmuyor.
Samsun’da CHP’nin başarısı için parti aklını oluşturmalı ve kolektif çalışma kültürünü parti içinde yerleştirmek zorundayız. Sadece iktidara karşı olmak, sadece eleştirmek siyaset üretmiyor. Toplumsal referans oluşturmaya çalışan, çözüm odaklı siyaset anlayışı burada da yerleşmeli. CHP Samsun’da önemli başarılar elde edebilir. Önümüzdeki kongre süreci bu anlamda çok önemli bir fırsattır.”
CHP yerel seçimlerde ülke genelinde tarihi bir başarı elde etti fakat Samsun’da Atakum ile yetindi. Siz, 31 Mart yerel seçimlerinde CHP’den İlkadım Belediye Başkan aday adayıydınız. İlkadım özelinde, CHP açısından yerel seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
“İlkadım seçim sonuçları hem kamuoyunda hem parti içinde büyük tartışmalara yol açtı. Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel de Samsun’da yerel seçim sonuçlarını çok açık bir şekilde başarısızlık olarak tanımladı. Zira İlkadım Belediyesi, kazanılabilir ilçeler arasında yer alıyordu ve kaçan balık büyük oldu.
Yerel seçimde iki aşama vardır: Aday belirleme ve kampanya süreci. Örgütün ana sorumluluğu ilk aşama tamamlanana kadardır. Aday belirlendikten sonra sahadaki başarı, adaya, ekibine ve kampanya yönetimine bağlıdır.
İlkadım’daki seçim sonuçlarına bakarsak; büyükşehir adayı 57 bin oy, meclis üyesi listesi 48 bin oy, ilçe adayı 42 bin oy almış. Bu tabloya bakıldığında sorunun nerede olduğunu tartışmaya gerek kalmıyor. İlkadım gibi merkez bir ilçede, aynı partinin iki adayı arasında 15 bin oy farkı olamaz.
Seçim sonuçları üzerinden yürütülen tartışmalarda tarafların örgüte fatura kesmesi sorumluluktan kaçmak olur. Örgüt ve karar vericiler eleştirilecekse; aday belirleme sürecinde yaşanan krizler yani ilçe binasında çıkan arbede, polisin ilçe binasına gelmesi, bu ortamda kadın kolları başkanının baygınlık geçirmesi ve ambulansla hastaneye kaldırılması gibi olaylara bakıldığında aday belirleme sürecinin sağlıklı yürütülmediği üzerinden tartışma yapılabilir. Çünkü karar vericiler süreci sağlıklı planlamak, çıkabilecek sorunları önceden tahmin ederek önlem almak ve böylece yol güvenliğini sağlayarak işleri yoluna koymak durumundadır.
Seçim dönemlerinde rasyonel ve bilimsel çalışmalarla yönümüzü belirlemeliyiz. Özellikle aday belirleme süreçlerinde klişe ezberler yerine modern teknikler yani kamuoyu ve saha araştırmaları gibi verilere dayalı planlama yapılmalı. Son yerel seçimden gerekli dersi parti olarak çıkardık diye düşünüyorum.”
Ülkemiz ve ana muhalefet partisi CHP zorlu bir dönemden geçiyor. Artık halkın geniş kesimleri geleceğe dair karamsarlık içinde. Özellikle gençler artık yurtdışında yaşamak istiyor. Genç bir siyasetçi olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Biz millet olarak çok daha zorlu dönemlerin üstesinden geldik. Bu yönümüzü en güzel “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumuzu yitirmedim.” diyerek M. Kemal Atatürk ifade eder. Ülkemiz, cumhuriyetimiz ve milletimiz için mücadele etmekten başka çaremiz yok.
Son dönemde kadınların ve gençlerin CHP’ye olan ilgisi artmış durumda. Bu gelişme beni çok mutlu ediyor. Çünkü hem yaş ortalamamız yüksek hem de erkek egemen bir yapıyız. Bu katılımlar partimizin dinamizmini artıracaktır.
Bu cendereden çıkış yolumuz belli, konjonktür müsait. Yapmamız gereken merhum Manisa Büyükşehir Belediye Başkanımız Ferdi Zeyrek gibi engin bir gönülle yurttaşlarımızı kucaklamak, kimseyi dışlamamak. İktidar kanadının manipülasyonuna kapılmadan kendimiz gibi düşünmeyen kişileri incitecek, kıracak söylemlerden kaçınmak ve hoşgörüyle yaklaşmak. Yaşananları ve sonuçlarını vatandaşlarımız görüyor. Biz üzerimizde düşeni yaparsak, milletimiz zamanı geldiğinde gerekeni yapacaktır. Kimsenin şüphesi olmasın.
CHP sinin Haziran ayı sonunda genel kurul kararının iptal edilmesi için alınacak mahkeme kararının ne olursa olsun sağ duyu sahibi partililer ve partiye gönül vermiş vatandaşların birlik ve beraberliğini yukselteceginin dağılırlar diyenlerin tersine butunlesip tek bir vücut haline gelecegine sebep olan AKP nin bile biz nerede yanlışlık yaptık elestirilerinin kendi içerisinde tarsicaklarini i göreceklerdir.