Geçtiğimiz günlerde 10 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği değişikliği ile birlikte, yıllardır SGK tarafından geri ödemesi yapılmayan, yüksek maliyetleri nedeniyle hastaların erişimde büyük zorluk yaşadığı 5 kanser ilacı geri ödeme kapsamına alındı.
Söz konusu ilaçlar:
🔹 Keytruda (pembrolizumab)
🔹 Opdivo (nivolumab)
🔹 Imfinzi (durvalumab)
🔹 Tecentriq (atezolizumab)
🔹 Yervoy (ipilimumab)
Bu ilaçlar, bağışıklık sistemini hedef alan modern immünoterapi ilaçlarıdır ve özellikle akciğer, melanom, mesane gibi agresif kanser türlerinde hayati önem taşımaktadır. Ancak bu ilaçlar, uzun yıllar boyunca SGK tarafından karşılanmadığı için birçok hasta ya tedaviye ulaşamamış, ya da borçlanarak ve hayatını sarsacak ekonomik yükler altında tedaviye erişmeye çalışmıştır.
İlk beş ilaç, immünoterapiler alanında özellikle kanser tedavisinde çığır açan ürünlerdir.
Ancak burada özellikle Trikafta’ya ayrı bir parantez açmak gerekir. Çünkü Trikafta, kistik fibrozis hastalığında genetik düzeyde etki eden, yaşam süresini ve kalitesini dramatik şekilde artıran bir ilaçtır. Uzun yıllardır hastalarımız bu ilaca yalnızca yurt dışından ve fahiş bedellerle ulaşabilmekteydi. SGK’nın bu ilacı geri ödeme kapsamına alması, bir neslin nefesini geri kazandıracak niteliktedir.
Bugün alınan bu karar, sadece bir bürokratik düzenleme değildir. Bu karar; hukukun, insan hayatını önceleyen bir araç olarak kullanıldığında neler başarabileceğinin; sağlık hakkının kağıt üzerinde değil gerçek yaşamda nasıl savunulabileceğinin somut bir örneğidir.
Avukat olarak, müvekkillerim adına bu ilaçların karşılanması için açtığım çok sayıda davada onlarca bilirkişi raporu, yüzlerce sayfalık dilekçeler ve binlerce satırlık adli mücadele yürüttüm. Her bir dava, sadece bir hasta dosyası değil; bir anayasal hak olan yaşam hakkının, sosyal devlet ilkesinin ve eşit yurttaşlık talebinin hukuki ifadesiydi. Kazandığımız her dava, SGK’nın geri ödeme politikasına vurulmuş bir çentik; bugün ise bu çentiklerin bir politik karara dönüştüğü gündür.
Ancak bu mücadele sadece mahkeme salonlarında değil, hastane koridorlarında, hasta yakınlarının umutsuz bakışlarında ve kamuoyunun vicdanında da verildi. Bugün gelinen nokta, sadece bireysel hukuk zaferlerinin toplamı değil; aynı zamanda örgütlü ve bilinçli bir toplumsal talebin, sağlık hakkına dönüştüğü andır.
Bu ilaçların geri ödeme kapsamına alınması için mücadele eden hastalara, hekimlere, sağlık emekçilerine ve bu konuyu kamuoyuna taşıyan tüm duyarlı yurttaşlara teşekkür ediyorum.
Şunu da açıkça ifade etmek gerekir ki:
📌 Sağlık bir lütuf değil, haktır.
📌 Sosyal güvenlik bir sadaka değil, anayasal bir yükümlülüktür.
📌 Devletin görevi, yurttaşın yaşam hakkını korumak ve tedaviye erişimini güvence altına almaktır.
Bugün kazanılan bu hak, yarının mücadeleleri için bir umut ve dayanak olacaktır.
Yıllardır bu ilaçlara ulaşmak için hukuki mücadele yürüten hasta yakınlarının, “bir gün devlet bu hakkı teslim edecek” umudu boşa çıkmamıştır. Bugün o gün gelmiştir.
Ama unutulmamalıdır: Bir hakkı teslim almak, mücadeleyle mümkündür.
Bu vesileyle, sağlık hakkı ve sosyal adalet için mücadele eden herkesin sesi olmaya, gerektiğinde hukuk yoluyla devletin yükümlülüklerini hatırlatmaya devam edeceğimi kamuoyuna saygıyla bildiririm.
Av. Erman Necati Tekcan
