yürürlükte olan ve “katliam yasası” olarak anılmaya başlayan bu düzenleme, sokak hayvanlarının yaşam hakkını değil, ölümünü garanti altına aldı. Ve bu cinayetin sorumlusu, ülkeyi yönetenler, halkı ve hayvanları adeta yok sayan o vicdansızlar!
Bir Yılda Ne Değişti?
Geçen yıl, hükümetin sahipsiz hayvanları koruma vaadiyle ortaya koyduğu bu yasa, sadece hayvanları ölüm kamplarına göndermekten başka bir işe yaramadı. “Barınaklar yapılacak, sorun çözülecek” denildi. Peki, ne oldu? Hiçbir şey! Belediyeler, zaten yok denecek kadar az olan bütçeleriyle, barınak kapasitesini artırmak için hiçbir adım atamadı. Özellikle CHP belediyeleri, hükümet tarafından ekonomik olarak boğulmuş durumda. Belediyeler adeta borç batağına sokuldu, kaynakları kesildi ve sadece hayvanlara değil, halkın temel ihtiyaçlarına yönelik yatırımlar bile engellendi.
Belediyeler ve yerel yönetimler, hayvanların yaşam hakkını savunmak için tüm güçlerini seferber etmeye çalışırken, hükümetin baskıları altında eziliyor. Barınaklar, hayvanlarla dolup taşarken, hiçbir tedbir alınmadı. Şu an barınaklar, rehabilitasyon merkezi olmaktan çıktı, ölüm kamplarına dönüştü.
Padişahımın Zalimliği ve Hekimlerin Sınavı
Bu süreçte, en büyük yükü veteriner hekimler taşıdı. Ancak onlara birer katil olma zorunluluğu dayatıldı. Etik değerleriyle bağdaşmayan ötenazi emirleri, hekimlere zorla kabul ettirilmeye çalışıldı. Bir grup hekim bu emirlere boyun eğse de, büyük bir çoğunluk direndi. Fakat buna rağmen, barınaklar kapasitesinin çok üzerinde hayvanla doldu. Veterinerler, elleri kolu bağlı bir şekilde, hayvanların yaşam haklarını savunmaya çalıştı. Sonuçta, bu yasaların uygulanması, hayvanların yaşam koşullarını birer ölüm cezasına dönüştürdü.
Hekimlerin, yaşam hakkına saygı duymayan bu sistemde suçlu duruma düşürülmesi, hem hayvanların hem de mesleğin onurunun katledilmesidir.
Belediye Personeline Baskı, Hükümetin Yalancı Politikaları
Bir diğer skandal, belediye personelinin yaşadığı baskılardır. Doğa Koruma ve Milli Parklar birimi, işlem yapmayan belediye çalışanlarına sürekli soruşturmalar açıyor. Çalışanlar, her an işten atılma tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Bir yanda, halkın ihtiyacı için mücadele veren belediyeler, diğer yanda ise iktidarın zorla dayattığı yasalar ve sınırlı kaynaklarla hayvanların yaşam haklarını savunmaya çalışanlar. Belediye çalışanları, sürekli olarak iş güvencesizliği tehdidi altında, hükümetin baskısı ile hareket ediyor.
Devlet, hayvan hakları konusunda sadece boş laflar ediyor, ama bu konuda çözüm üretmeye gelince hiçbir ciddi adım atmıyor. Valiliklerin her ay düzenli olarak yaptıkları toplantılarda ise, hiçbir bilimsel veriye dayanmayan, sorunu daha da derinleştiren kararlar alınıyor. İlgili kişiler, bilimsel ve çözüm odaklı bir yaklaşım yerine, sorunları sadece konuşarak geçiştiriyorlar. Bu, hem devletin sorumsuzluğunun hem de halkın ve hayvanların yaşam haklarının hiçe sayılmasının bir göstergesidir.
Antidemokratik Bir Ülkede Yaşıyoruz
Bu sadece hayvanlar için değil, hepimiz için geçerli. Bugün Türkiye’de, her geçen gün demokrasi erozyona uğruyor. Cumhuriyet rejimi adım adım yok edilmeye çalışılıyor. Hükümet, sadece sokak hayvanlarına değil, tüm topluma zulmetmektedir. Konuştukça susturuluyor, sesini çıkaran her muhalif içeri atılıyor. Demokrasi sadece kağıt üzerinde var, ama gerçek anlamda yok.
Bugün Türkiye’de, her muhalefet sesinin bastırılması için devletin her gücü seferber ediliyor. Özgürce konuşan, düşüncesini açıklayan her birey, iktidarın zulmüne uğruyor. Basın özgürlüğü yok sayılıyor, gazeteciler ve aktivistler hedef gösteriliyor. Hükümetin yürüttüğü baskıcı politika, sadece insan haklarını değil, doğayı ve hayvanları da yok etmekte.
Cumhuriyet rejimi, özgürlükler ve haklar birer birer yok ediliyor. Bu ülkede, özgürlüğünü savunanlara karşı, her geçen gün daha büyük bir baskı uygulanıyor. Demokrasi yok sayılıyor, muhalif görüşler susturuluyor, ve nihayetinde halkın vicdanı her geçen gün daha fazla zedelendiriliyor.
Hükümetin Katliam Yasası ve Vicdanın Katliamı
Bugün gelinen noktada, tablo apaçık ortada. Bu yasa, sadece hayvanları öldürmekle kalmıyor; toplumsal vicdanı da öldürüyor.
Barınaklar yapılmadı,
Kısırlaştırma programları uygulanmadı,
Hayvanlar ölüm kamplarına terk edildi,
Ve toplumsal vicdan bir kez daha katledildi.
Bu yasa, sadece hayvanlara değil, bu ülkenin vicdanına, insanlık değerlerine ve demokrasiye ihanettir. Bugün Türkiye’de bir katliam yasası uygulanıyor, halk ve hayvanların yaşam hakları hiçe sayılıyor, vicdanlar katlediliyor.
Son Söz
Bugün 4 Ekim Dünya Sokak Hayvanlarını Koruma Günü. Biz kutlama yapmıyoruz; biz haykırıyoruz:
Yaşamı yok ederek sorun çözemezsiniz!
Barınakları ölüm kamplarına çevirerek huzur yaratamazsınız!
Veterinerleri tetikçi yaparak mesleğin onurunu yok edemezsiniz!
Bu ülke, padişahımın değil, hepimizin!
Bu topraklarda yaşayan her canlının hakkını savunmaya devam edeceğiz!